PKK TERÖRÜ İLE MÜCADELE VE KÜRT MESELESİ

Uzun yıllardır PKK ve bölücü terör sorunu olarak karşımıza çıkan ve milletimize onbinlerce şehit ve gazi ile yüz milyarlarca liraya mâl olan sorunun çözümü için öncelikle doğru teşhis edilmesi ve bu teşhis uyarınca çözüm önerilerinin geliştirilmesi gerekmektedir. Bizim tespitimize göre sorun, Çözüm Süreci olarak adlandırılan süreçte yapılan büyük hatalar nedeniyle sadece terör sorunu olmaktan öte bir boyut kazanmıştır.

Kürt vatandaşlarımızın çoğunluğu, Cumhuriyet tarihi boyunca yapılan seçimlerde merkez partilere (CHP, Adalet Partisi, DP, DYP, ANAP, AK Parti) oy vermişken, ilk defa 7 Haziran 2015 seçimlerinde, PKK ile organik bağını gizlemeyen HDP’ye oy vermişlerdir. Ayrıca 7 Haziran ve 1 Kasım 2015 seçimleri arasında geçen sürede PKK’nın çözüm sürecinde kendisi için oluşan rahat ortamda yaptığı hazırlıklarla tekrar eylemlere başlaması ve hendek stratejisiyle terörü şehirlere çekerek Kürt vatandaşlarımıza büyük zarar vermesine rağmen HDP, 1 Kasım 2015 seçimlerinde TBMM’ye 3. büyük parti olarak girebilmiştir. Bu da, sorunun (yapılan büyük hatalar nedeniyle) terör sorunu niteliğinden öteye geçtiğini gösteren diğer bir belirtidir.

Hareketimiz, bu konuda yapılan en büyük hatanın ‘PKK ile silahlı mücadelede önemli kazanımlar sağlanmadan çözüm sürecinin başlatılması’ olduğunu düşünmektedir. Yine süreç boyunca Kürt vatandaşlarımızı temsilen sadece PKK ve sırtını PKK’ya dayadığını ikrar eden HDP’nin muhatap alınarak, Kürt vatandaşlarımızı temsil eden diğer siyasi partiler, STK’lar, dini gruplar, aşiretler vb. yapılar ile bölgede yaşayan diğer etnik unsurlardan vatandaşlarımızın muhatap olarak kabul edilmemesi, büyük bir hata olmuştur. Bu yaklaşım, PKK’nın Kürt vatandaşlarımız nezdinde meşruiyetini artırmış, “süreç boyunca elde edilen tüm kazanımların PKK’nın varlığı ve eylemleri sayesinde elde edildiği” şeklinde yanlış bir algı oluşmasına neden olmuştur. Bu da, Kürt vatandaşlarımız nezdinde gücün devletten PKK’ya kaydığı yanılsamasına neden olmuş ve Cumhuriyet tarihi boyunca ilk defa Kürt vatandaşlarımız, merkezi partiler yerine PKK ile organik bağını inkar etmeyen bir partiye yönelmiştir.

Süreç boyunca yapılan diğer bir hata da, süreçten beklentiler konusunda kamuoyunun yeterince aydınlatılmamış olmasıdır. Süreçle ilgili şeffaflık olmaması, bir kısım Kürt vatandaşlarımızda karşılanması mümkün olmayan  (özerklik, PKK lideri Öcalan’n serbest kalması, PKK’nın resmileşerek bölgesel savunma gücü haline gelmesi vb.) beklentilerin oluşmasına neden olurken, genel kamuoyunda bölünme vb. korkuları uyandırmış ve beklentileri birbiriyle uzlaşması mümkün olmayan iki taraf oluşmasını beraberinde getirmiştir.

Yine süreç boyunca yapılan diğer bir hata, on binlerce insanımızın katili bir örgüte karşı fazla iyi niyetli ve naif yaklaşılması, örgütün cezaevindeki liderinin sözüne güvenilerek hareket edilmesi ve bu süreçte örgütün şehirlere yerleşip, mühimmat ve insan kaynağı açısından kendini tahkim ettiği görülürken, “sürece zarar gelmesin” bahanesiyle tüm bunlara göz yumulması olmuştur. Bu süreçte yol yapım ihalelerini alan müteahhitlerin dahi yollara bomba döşediği, bunun fark edilmesine rağmen sadece döşendiği tespit edilen bombaların temizlenip, sürece zarar gelmemesi için bu hadiselerin üzerine gidilmediği, iktidara yakın bazı gazeteciler tarafından görsel ve yazılı basında açıkça ifade edilmiştir.

İktidar, sürecin başında genel kamuoyu desteği de gören; “Bu sorun silahla çözülemez, çözülseydi bugüne kadar çözülürdü. Onun için silahları bir kenara bırakalım, analar ağlamasın” önermesinin yanlış olduğunu anlamış, ancak bu defa da hızla tam zıttı bir yönde; “Bu sorun sadece silahla çözülür. Kürt meselesi yoktur, sadece terör sorunu vardır ve bu sorun da silahla çözülür” önermesine savrulmuştur.

İktidarın ifrat ile tefrit arasında gel-git’ler yaşadığı ve geri döndürülemez/onarılamaz hatalar yaparak terör sorununa ilave olarak “Kürt meselesi” olarak tabir edebileceğimiz bir sorun eklediği bu konuya biz; “terörle daha önce hiç uygulanmamış stratejilerle etkin silahlı mücadele ama Kürt vatandaşlarımız nezdinde muteber çoğulcu yapılarla kamuoyunu sürekli bilgilendirerek şeffaf müzakere” şeklinde yaklaşacağız.

Sadece silahlı mücadele ile sorunun bugün olduğu gibi “geçici bir süre için çözülmüş gibi” olacağına, ancak silahlı mücadelenin Kürt vatandaşlarımızın çocukları nezdinde yaşanan radikalleşmeyi engellemeyeceği için uzun vadede benzer sorunların daha da büyüyerek tekrar gün yüzüne çıkacağına inanıyoruz.

Bu bağlamda biz, bir yandan terörle bugüne kadar hiç yapılmadığı şekilde etkin bir mücadeleyi yaparken, diğer yandan Kürt vatandaşlarımızın devletimize gönülden bağlılıklarının devam etmesini ve Türk milletinin bir parçası olmaktan gurur duymalarını sağlayacak ve bölücü terör örgütünün kesinlikle bir daha Kürt vatandaşlarımız nezdinde zemin bulamayacağı politikalar uygulayacağız.

Bu politikalar; adalet, eşitlik ve hakkaniyet prensipleri üzerine inşa edilecek ve Kürt meselesi çözülürken başta Türk vatandaşlarımız olmak üzere hiçbir vatandaşımız, (Çözüm Sürecinde yaşananın aksine) rencide edilmeyecek ve gücendirilmeyecek, dolayısıyla bir mesele çözüme kavuşturulmaya çalışılırken yeni başka meseleler oluşturulmayacaktır.

Terör Sorununun Çözümüne Yönelik Politikalarımız:

Temel amacımız, PKK’nın tamamen bitirilmesi olacaktır. Bu amaca ulaşabilmek için aşağıdaki tedbirler alınacaktır:

1- PKK ile kırsalda mücadele etmek ve karşılaşılabilecek diğer gayrinizami harplere hazır olmak için tamamen profesyonel askerlerden oluşan 3 bin kişilik yeni bir Terörle Mücadele Birimi (TMB) kurulacaktır. Terörle Mücadele Biriminin yapısı, personeli, operasyonları ve bütçesi; hukuki, şeffaf ve denetime açık olacaktır.

Operasyonel yetkisi olan, sürekli hareket halinde olacak ve alan hâkimiyetini tesis edecek bu birim, hem bölgenin kırsalındaki vatandaşlarımızın hem de asayiş için kırsalda bulunan güvenlik birimlerimizin terör saldırılarından korunmasından sorumlu olacaktır.

Bu birimin ilk oluşturulması aşamasında terörle mücadelede tecrübeli asker, polis ve jandarma personeline öncelik verilecektir.

Bu birimin başta İHA ve SİHA’lar olmak üzere kendi istihbarat imkânları, savaş uçak ve helikopterleri de dâhil olmak üzere bugüne kadar terörle mücadele tecrübelerinden yola çıkılarak ihtiyaç duyulabilecek her türlü silah, araç-gereç ve cihazı olacaktır. 

Eskiden olduğu gibi Türk Silahlı Kuvvetleri ve dolayısıyla vatani görevini yapan er ve erbaşlar ile birkaç senelik zorunlu görevini doldurmak için gün sayan muvazzaf güvenlik görevlilerimiz operasyonlara katılmayacak, onların terör saldırılarına karşı korunması da yeni kurulacak bu birim tarafından yapılacaktır.

Bu birim, Kuzey Irak, Kandil ve Suriye’nin Kuzeyi dâhil teröristlerin ve kamplarının bulunduğu her yerde operasyonlar düzenleyecektir. Birimin öncelikli hedefi,  yaklaşık 300 kişiden oluştuğu bildirilen örgütün lider kadrosu olacaktır. Öncelikli olarak örgütün lider kadrosu etkisiz hale getirildiği takdirde, dünya örneklerinde görüldüğü gibi örgütün daha hızlı dağılacağı ve yok olacağı düşünülmektedir.

Bu birim, ne TSK’ya ne de Emniyet Genel Müdürlüğü’ne bağlı olmayacak, doğrudan Cumhurbaşkanına bağlı olacak ve böylece kararlar eskiden olduğu gibi çok katmanlı, karar almayı geciktiren ve istihbarat sızmalarına neden olan bir hiyerarşi içinde değil, çok hızlı ve etkin bir şekilde alınabilecektir. Böyle bir yapılanma, hem terörle mücadelede etkinlik açısından hem de kamuoyuna hesap verebilirlik açısından gereklidir. Mevcut uygulamada; karşılaşılan bir hatanın sorumlusu kamuoyu tarafından tam olarak tespit edilememekte, bilmem hangi komutana geldiğinde mesele kilitlenmekte, hem tüm TSK zan altında kalmakta ve yıpranmakta, hem de başarısızlıklar süreklilik haline gelmektedir. Bu nedenle Cumhurbaşkanı, konuyla ilgili stratejistlerden ve kurmaylardan oluşan bir yakın danışma ekibi kurup, hızlı bir şekilde karar alabilecek ve başarı ile başarısızlığın sorumluluğunu da siyasi irade olarak üstlenecektir.

2- Bu birim oluşturulup operasyonlara başlamadan önce, PKK’ya katılan vatandaşlarımızdan pişman olup teslim olmak isteyenler için üç aylık bir süre verilecektir. Bu üç aylık süreçte örgütten ayrılarak güvenlik güçlerine teslim olanlardan daha önce hiç terör eylemine katılmamış (öldürme veya yaralama işine karışmamış) olanlar, hiç hapis cezası almayacaktır. Terör eylemlerine katılmış olanlar ise %50 ceza indirimi alacaklar. Böylece örgütü bitirme operasyonları öncesinde, pişman olup dönmek isteyen örgüt mensuplarına bir şans tanınmış olacaktır.

3-) Silahlı mücadele devam ederken, PKK’nın mali kaynaklarının kurutulması ve PKK kaynaklı kayıt dışı ekonominin sonlandırılması için gerekli yasal düzenlemeler yapılacak ve idari tedbirler alınacaktır. PKK’nın finans kaynaklarının kurutulması için FETÖ örneğinde yapılan uygulamalar veya benzerleri, adaletten şaşmadan ve haksızlıklara sebebiyet vermeden (kesin delillere dayanılarak) uygulanacaktır.  Zira medyada fazla dillendirilmese de pek çok ilimizde, stratejik/getirisi yüksek olan sektörlerin, kaynağı belli olmayan sermayelerle PKK’ya yakın kimselerin eline geçtiği ifade edilmektedir. Yine kara para aklamak için pek çok devlet ihalesinde rayiç bedelin altında teklif vererek ihaleleri alan ve fiyat konusunda onlarla mücadele edemeyen yerli aktörleri sektör dışına iten ve özellikle sahil kentlerimizde haraç toplayan; yer yer kara para ile, yer yer ise kaba kuvvet kullanarak önemli sektörleri ele geçiren mafyavari yapılardan bahsedilmektedir. Bu tarz iddiaların üzerine kararlılıkla gidilecek ve her türlü kanunsuz, hukuk dışı ve haksız uygulamaların önüne geçilecektir. Yine bu kapsamda kumar, fuhuş, insan kaçakçılığı, silah kaçakçılığı ve uyuşturucu ticareti gibi terör örgütlerinin beslendiği gayri meşru sektörlerle etkin şekilde mücadele edilecektir.

4- Silahlı gücün bitirilmesiyle birlikte; (fasit bir sarmal haline gelen) terör yüzünden bölgeye yatırımların gidememesi, yatırımlar gidemediği için terörün (ekonomik geri kalmışlığı propaganda malzemesi yaparak) taban bulması sorunu sona erecektir. Silahlı gücün sona erdirilmesiyle birlikte, bölgede yapılan yatırımlar sabote edilemeyecek, akşam evine ekmek götürmekten başka derdi olmayan vatandaşımız artık tehdit kalmadığı için devletiyle barışık bir hayat yaşayacak, en önemlisi de PKK ile güvenlik güçleri arasında sıkışıp kalan bölge insanı rahat bir nefes alacaktır. Ayrıca, şehirdeki PKK destekçilerinin dağa ve dağdakilere (arkalarındaki silahlı güce) güvenleri bitirilecek ve bu grupların taleplerini siyasal sistem içinde meşru yollarla dile getirilmelerinden başka çareleri bırakılmayacaktır.

Kürt Meselesinin Çözümüne Yönelik Politikalarımız:

Silahlı mücadeleyle eş zamanlı olarak, Kürt vatandaşlarımızı ve bölgede yaşayan diğer ırklardan vatandaşlarımızı temsilen geniş katılımlı heyetlerle görüşmeler yapılacaktır.

Çözüm sürecinde devletin bölgede yaşadığı zemin kaybının en büyük nedeni, süreçte Kürt vatandaşlarımız adına sadece PKK ve HDP’nin muhatap alınmasıdır. Bugün geldiğimiz nokta itibariyle kalıcı bir çözüm için, PKK ile arasına mesafe koyması halinde HDP de dahil olmak üzere bölgeyi temsil kabiliyeti olan mevcut veya bundan sonra kurulacak diğer siyasi partiler, bağımsız sivil toplum kuruluşları, korucu aşiretleri başta olmak üzere önde gelen aşiretlerin temsilcileri, iş âlemini temsilen bölge sanayi ve ticaret odalarınca belirlenecek temsilciler, gelişmelerden etkilenmeleri nedeniyle bölgede yaşayan başta Arap vatandaşlarımız olmak üzere diğer ırklardan vatandaşlarımızın temsilcileri ve bölgenin önde gelen dini/manevi liderlerinin yer alacağı temsil kabiliyeti yüksek bir heyet ile kamuoyuna açık görüşmeler yapılacak ve bölgede yaşayan vatandaşlarımızın talepleri değerlendirilecektir. Görüşmelere Partimizin yanında Meclisteki diğer siyasi parti temsilcileri de davet edilecek ve süreç kamuoyunun bilgisi dahilinde tamamen şeffaf bir şekilde yürütülecektir.

Kürt vatandaşlarımızın talebi olarak dile getirilen bazı anayasal güvenceler de, bu görüşmelerde müzakere edilecektir. Bu bağlamda, toplumsal uzlaşma sağlandığı takdirde, bazı Kürt vatandaşlarımızca rahatsız edici bulunan mevcut Anayasamızdaki vatandaşlık tanımı, kapsayıcı ve genel kabul görecek şekilde değiştirilecektir.

Mevcut Anayasamızın Siyasi Haklar ve Ödevler başlıklı dördüncü bölümünde yer alan “Türk Vatandaşlığı” başlıklı 66’ncı maddesi şu şekildedir;

Türk vatandaşlığı
Madde 66 – Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür.
Türk babanın veya Türk ananın çocuğu Türktür.
Vatandaşlık, kanunun gösterdiği şartlarla kazanılır ve ancak kanunda belirtilen hallerde kaybedilir.
Hiçbir Türk, vatana bağlılıkla bağdaşmayan bir eylemde bulunmadıkça vatandaşlıktan çıkarılamaz.
Vatandaşlıktan çıkarma ile ilgili karar ve işlemlere karşı yargı yolu kapatılamaz


Hareketimizin bu madde ile ilgili önerisi şu şekildedir;

Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığı
Madde …- Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı, kanunun gösterdiği şartlarla kazanılır ve ancak kanunda belirtilen hallerde kaybedilir.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ana veya babadan doğan herkes, vatandaşlık hakkında sahiptir.
Hiçbir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, vatana bağlılıkla bağdaşmayan bir eylemde bulunmadıkça vatandaşlıktan çıkarılamaz.
Vatandaşlıktan çıkarma ile ilgili karar ve işlemlere karşı yargı yolu kapatılamaz


Kürtçenin lehçelerinde, Arapça, Zazaca ve diğer anadillerde yayın yapmak isteyen özel televizyon kanalları ile gazete ve basın-yayın organlarına izin verilecektir.

Ortaöğretimde seçmeli Kürtçe ve Zazaca dersleri verilecektir. Böylece Kürt ve Zaza Dili ve Edebiyatı bölümleri mezunları için istihdam imkanı da oluşturulmuş olacaktır.

Uygun üniversitelerde Kürt Dili ve Edebiyatı ile Zaza Dili ve Edebiyatı Enstitüleri kurulacak ve dileyenlerin bu alanlarda yüksek lisans ve doktora eğitimleri almaları sağlanacaktır.

Tabelalarda aynı zamanda Türkçesi olmak kaydıyla, her türlü dilde yazı mümkün hale getirilecektir.

112 ve 155 gibi acil durumlarda aranacak numaraların menülerine Kürtçe ve Zazaca seçenekleri konulacak ve çağrı merkezlerinde Kürtçe ve Zazaca konuşabilen personel istihdam edilecektir.


Terörün yoğun yaşandığı illerdeki kamu görevlileri, özenle seçilecek ve ücret politikaları ile nitelikli kişilerin bölgede çalışmaları teşvik edilecektir. Zira devletle halkın kopmasının sebeplerinden birisi de bölgedeki çoğu kamu personelinin ilgisizliği, kayıtsızlığı ve bölge halkına karşı mesafeli tavrıdır. Mevcut durumda bir fasit sarmal bulunmaktadır. Can güvenlikleri olmadığı için nitelikli personel fazla ücret ödense bile bölgeye gitmek istememekte, zorunlu olarak gidenler ise silahlı güç karşısında sindirilmektedir. Niteliksiz ve vatandaşa kötü davranan personelin elinde kalan kamu hizmetleri, bölge halkını daha da rahatsız etmekte; rahatsızlık arttıkça nitelikli personel bölgeye gitmeye hiç razı olmamaktadır. Bu sarmalın çözülmesi; öncelikle silahlı tehdidin sonlandırılmasına, sonrasında ise bölgede görev yapacak kamu görevlilerine hatırı sayılır miktarda fazla ödemeler sayesinde nitelikli personelin bölgede istihdamına bağlıdır.

Türk–Kürt ya da Alevi–Sünni gibi ayrımlarla vatandaşlarımızın önyargılarına dayanarak birbirlerini ötekileştirmemesi için ilköğretimden itibaren çocuklarımızı bilinçlendirecek etkinlikler düzenlenecek ve müfredatta bu bağlamda gerekli ekleme/çıkarmalar yapılacaktır. 
Foto Galeri